Yoğurdu Sarımsaklasak Da Mı Saklasak?

  • Yayınlanma Tarihi: 22 Ekim 2020
  • Yazar: Edibe Beyza

Günümüzde gıda üzerine pek çok farkındalık çalışmaları yapılıyor. Bunlardan biri 16 Ekimde kutlanan Dünya Gıda Günü. Geçtiğimiz hafta konuya duyarlı kişiler ve kurumlar bu bağlamda paylaşımlarda bulundu. Bu da bizleri gıdayı yeniden düşünmeye sevk etti. Hem alışverişi hem de gıdayı tüketmenin kendisi bir rutine dönüşmüşken ona dışarıdan bir gözle bakarak değerlendirmeye çalışmamız gerektiğini anladık. Bunun için gıda alışkanlıklarımız ve önerilerimiz hakkında not tutmak istedik. 

Çoğumuz günde ortalama üç öğün yemek yiyoruz. Yanındaki meyveleri, atıştırmalıkları saymıyoruz bile. Beslenme en temel ihtiyaçlarımızdan olduğu için büyük bir rutine dönüşmüş durumda. Bu da eylemim kendisi üzerine düşünmediğimizin bir göstergesi aslında. Bu rutini gözden geçirmek hem ev ekonomimiz için hem de çevre için zaruri. 

Yeme-içme alışkanlıklarımızı yaşadığımız ülke, geleneklerimiz, ürünleri tedarik ettiğimiz yerler, alışverişin rutine dönmesi, düzensiz yaşam, duygu durumumuz gibi çok çeşitli faktörler etkiliyor. Bunların hepsini aynı anda kontrol etmemiz elbette zor. Ancak alışkanlıklarımızı gözden geçirirken bahsedilen faktörler üzerinden düşünmek faydalı olacaktır. Örneğin bu ögelerden birisi olan ürünleri aldığımız yerleri düşünelim. Gramajı standart olan paketli satılan bir üründen ihtiyacımız kadar alma şansına sahip değiliz. Muhtemelen tüm paketi satın alacağız ve ihtiyacımız olmayan kısım zamanla öyle veya böyle çöpü boylayacak.

Gıda konusunda David Evans’ın kitabında ilgimizi çeken bir kısım size de ilginç gelebilir. Kitapta gıdanın çöpe gidene kadarki serüvenine farklı bir açıdan bakılmış. Buna göre gıdaları aslında doğrudan çöpe atmıyoruz. Onları önce  “fazlalık” olarak görüyor, sonrasındaysa kullanılamayacak hale geldiğinde çöpe gönderiyoruz. Çünkü gıdayı çöpe atmaktan rahatsız oluyoruz ama aynı şekilde dolapta beklemesi de bizi rahatsız ediyor. Yani burada bir vicdan rahatlatması söz konusu diyebiliriz. Çünkü ürün artık kullanılmaya uygun değil, hatta sağlığınızı tehdit ediyor. “Suçlu”, gıdayı fazla fazla alan bizler değil, sağlığımıza karşı bir tehdide dönüşen gıdanın ta kendisi! Ne tanıdık bir senaryo.

Hepimiz gıdanın israfına üzülüyoruz, evet. O zaman tonlarca gıda nasıl çöpe gidiyor? Bunlara her gün evimizde önemsiz gördüğümüz atıklarla biz de sebebiyet veriyor olabiliriz. İşte gıda ile ilgili alışkanlıklarımızı gözden geçirmek tam da burada devreye giriyor. 

Bu yüzden gıda israfına karşı birkaç öneriyi sizlere sunuyoruz. Böylece bu konuda değişime kendi alışkanlıklarımızdan başlayabiliriz.

Gıdanın serüvenini bilmek. Üretim aşamalarını bilmek gıdaya bakış açımızı değiştirebilir. Ürünün ne denli zor şartlarda ekilip yetiştirildiğine, tedarik aşamasına gelene kadar hangi merhalelerden geçtiğine vakıf olmak onların ne kadar değerli olduğunu görmemizi sağlayabilir. Ortalama 3 ayda çiçeklenip meyveye dönüşebilmiş bir domatesin bozulup gitmesine göz yummak demek, aslında bir çiftçinin 3 ayını da heba etmek demek.

Değerlendirme. Son tüketim tarihinin yaklaştığını gördüğümüz ya da bozulduğunu sandığımız çoğu ürün aslında hala kullanılabilir durumdadır. Ancak burada tarihi geçmiş ürün ve kullanılabilecek ürün ayrımını iyi yapabiliyor olmak gerek.

Alışveriş listesi yapın. Genellikle market, bakkal, manav gibi yerlere alışveriş listesi yapılmadan gidildiği zaman gereksiz birçok şeyin alınmasının da aslında önü açılmış oluyor. Bu ürünleri de bitiremediğimiz için gıdaların serüvenleri çöpte son buluyor. Bunun için ihtiyaç ortaya çıktıkça yahut toplu bir şekilde liste yapmak size çok şey kazandıracaktır.

Yemek planı çıkarın. Hangi yemeği ne zaman pişireceğinizi bilmek ihtiyaca yönelik alışveriş yapmanıza yardımcı olur. Bu yüzden pişireceğiniz yemekleri önceden kabaca tasarlamanız sizi hem “Ne yiyeceğim?” derdinden kurtarır hem de fazla ürün almanıza engel olur.

Saklama koşulları. Alışverişi bitirip eve gelince ilk yaptığımız şey buzdolabının kapağını açarak ürünleri yerleştirmek oluyor. Ancak sandığımızın aksine çoğu ürün buzdolabını sevmiyor.  Buna farkındalık oluşturmak için Güney Koreli tasarımcı Jihyun Ryou’nun başlattığı Save Food From The Fridge adlı bir hareket bile mevcut. Tel yumurtalıklar, anneannelerimizin terekleri belki de bu şekilde geri gelebilir!

Sonuç olarak Dünya Gıda Günü tam da bu konuya dikkati çekmek için var. Gıda konusundaki alışkanlıkları yeniden değerlendirmek ve konu üstüne tefekkür etmek hem israfın önüne geçecek hem de bizi gezegene karşı daha sorumlu bir insana dönüştürecek.