Yeşil Aklama (Greenwashıng) Nedir?

  • Yayınlanma Tarihi: 25 Kasım 2020
  • Yazar: Edibe Beyza

İklim krizine dikkat çekilmesi, korumamız gereken bir gezegen olduğunun yeniden hatırlatılması ve bunlarla ilgili çalışmalar yapılması sayesinde hepimiz bir parça daha çevreci olduk. Markalar da bu kervana katıldılar. Sizce de etrafınızdaki doğa dostu ürünlerde ciddi bir artış yok mu? Dünya nüfusunun giderek katlandığı günümüzde bu ürünlerin seri üretimi mümkün olabilir mi? Her yer kese kağıdı renkli(!) ürünlerle dolup taşıyor. Bu ürünlerin hepsi gerçekten paketindeki vaatleri karşılıyor mu? Bu yazıda bu sorunun cevabı niteliği taşıyan yeşil aklama (greenwashing) yöntemi üzerinde duracağız.

Yazının başlığında greenwashing yani yeşil aklamayı görünce çevresel iyilikle ilgili olumlu bir terimden bahsedeceğimi düşünmüş olabilirsiniz. Yeşil kelimesi olumlu çağrışımlar yapsa da aslında burada çok acı bir durumu anlatmak için kullanılıyor. Yeşil aklamanın çeşitli tanımları mevcut.( Bu tanımlara daha kapsamlı olarak aşağıdaki yazıdan ulaşabilirsiniz). Bizim gözümüzde yeşil aklama, kısaca markaların “mış gibi” yapması diyebiliriz. Yani kendilerini çevreciymiş gibi göstermeleri olayı.

Kelime, İngilizce literatürde greenwashing olarak geçiyor. Dilimize yeşil aklama, yeşil yıkama, yeşilleme gibi çeşitli şekillerde çevrilmiş. Türkçe literatürde kullanılan şekli ise yeşil aklama.

Markalar küresel ısınma, çevresel iyilik gibi konularda tüketicinin ilgisini ve baskısını gördükçe bunu bir pazarlama stratejisine dönüştürerek çevreci politikalar geliştiriyorlar. Kimi firmalar bunu başarırken, kimisi de öyle görünmenin kolaylığından faydalanıyor. Böylece çevreci ürünler artıyor ancak ekseriyetle bunların içeriği değil, paketleri değişiyor. Doğa dostu olarak pazarlanan ürünlerin neredeyse tamamının bu konuda yanıltıcı ifadeler kullandığı saptanmış.

Yeşil aklama hayatımıza yeni yeni giriyor. Çok uzun bir mazisi yok aslında. Arama motorlarına greenwashing yazdığınızda kolaylıkla bulabileceğiniz bir hikâyesi var. Biz de özetleyecek olursak hikaye 80’li yıllarda aktivist Jay Westerveld’ın bir otelde kalışıyla başlıyor diyebiliriz. Otelin bilgilendirme kartlarının birinde havlunuzu bir kereden fazla kullanırsanız su israfını engelleyerek gezegeni kurtarabilirsiniz anlamına gelen bir yazı okuyor. Bu durumdan işkillenen kahramanımız durumu araştırdığında ise ortaya tamamen ekonomik bir neden çıkıyor. Böylece ortaya aklama (whitewashing) kelimesinden esinlenerek oluşturulan greenwashing çıkıyor.

Bu zamandan sonra da hangi sektörde olursa olsun bir markanın çevreci gibi görünerek tüketicileri kandırmaya çalışması bu adı alıyor. Kavramı “Bir firma yahut organizasyonun çevresel etkisini en aza indirmeye çalışmak yerine zamanını ve parasını çevreci görünmeye harcaması” olarak tanımlayanlar da var. Bu handikaba düşmemek için tüketici olarak bilinçlenmemiz gerekiyor. Öncelikle işe etiket okumayı bilerek başlayabiliriz. Bir ambalajda “çevreci, saf, doğa dostu” vb. kelimelerin geçiyor olması o ürünün çevreci olduğunu göstermiyor. Örneğin doğal lavantalı krem olarak satılan bir ürünün içindekiler kısmını okuyunca içinde lavanta falan olmadığı, sadece kokusunun sentetik olarak formülasyona eklendiğini görüyoruz.  Başka bir örnek verecek olursak, reklamlarında yemyeşil ovalarda mutlulukla koşan inekler gördüğümüz süt markalarının arkasında sağma makinelerine hapsedilmiş ineklerin olması gibi...

Örneklerini verdiğimiz ürünler gibi birçok marka, ürünleri için yeşil aklamayı kullanıyor. Bunu anlayabilmek adına Futerra’nın Sürdürülebilir Satış dosyasında bulunan yeşil aklamadan kaçınma metotlarını kullanabilirsiniz. “Bu metodlar nedir?” diye soracak olursanız işte kaçınacağınız şeylerin cevabı:

1- Tumturaklı dil: Çevre dostu ifadesi gibi net bir anlamı olmayan kelime ve terimler.

2- Çevreci ürünler & usulsüz şirket tezatı: Enerji tasarrufu sağlayan ampullerin nehirleri kirleten bir fabrikada üretilmesi

3- Temsili resimler: Çevreci etkiye işaret eden yanıltıcı görseller. Örneğin araba egzozundan çiçeklerin fışkırması!

4- Alakasız iddialar: Minicik çevreci bir şeyi çevreci olmayan diğer her şeye atfetmek.

5- Sınıfının en iyisi(?): Diğerlerinin düşük standartları, kendisininse yüksek ve çevreci standartları olduğunu beyan etmek.

6- İnandırıcılıktan yoksun olmak: Çevreci sigara! Zararlı bir ürünü çevreci gibi göstermek onu güvenli kılmaz.

7- Anlamsız sözler: Sadece bilim insanlarının anlayabileceği jargonları kullanmak.

8- Hayali arkadaşlar: Üçüncü bir tarafın onayı alınmış gibi sunulan uydurma etiketler.

9- Sağlamasını yapamamak: Belki bu söylenen doğru olabilir ancak tüketiciye sunulabilecek kanıtı nerede?

10- Sonsuz yalanlar silsilesi: Tamamen uydurulmuş iddialar yahut bilgiler.

Sonuç olarak yeşil aklama denilen olay markaların tüketicileri düpedüz aldatmaya çalışmasıdır. Doğa dostu ürünlere artan talep doğrultusunda politikalarında ve üretimlerinde iyileşmeye gitmeyen firmalar/organizasyonlar bu yöntemi kullanarak kendilerini çevreci göstermeye çalışıyorlar. Bunun popülaritesini kullanmaya çalışan bu gibi firmalara kanmamak için ürünlerin etiket okuması iyi yapılmalı.

*Bu konuda ufak, nitelikli bir okuma yapmak isteyenler için; yeşil aklamayı gerçekten çok açık ayrıntılı bilgiler vererek açıklayan bu  makaleyi ve etik ve sürdürülebilir moda anlayışını açıklamaya çalışan bir internet sitesine ait, önemli noktalara değinen bu yazıyı tavsiye ederiz.