İçselleştirilmiş Kapitalizm Nedir ve Bize Etkileri Nelerdir?

  • Yayınlanma Tarihi: 02 Mart 2021
  • Yazar: Elif Nuran Özgün

Sokağa çıkıp mikrofonu insanlara uzatsak birçoğu kapitalizm kavramını daha önce duyduklarını söyleyecektir. Tam tanımını yapamasa da gencinden yaşlısına pek çok kişi kapitalizmin içinde yaşadığının farkındadır. Haksız da değiller. Çünkü alışverişten eğitime, hobilerimizden kişisel hayatımıza kadar bu on harfli kelimenin girmediği bir alan kalmadı! Artık sadece ekonomistlerin değil hepimizin dilinde hep onun ismi var.

Kapitalizmin kısa bir tanımını yapacak olursak “Üretim araçlarının özel mülkiyetine ve bunların kâr amacıyla işletilmesine dayanan bir ekonomik sistemdir.” diyebiliriz. Ancak biz bugün bu klasik tanımları bir kenara iteceğiz. Odağımızda daha yeni nesil, daha ilginç bir kavram var: İçselleştirilmiş kapitalizm!

Kapitalizmi Biliyoruz Da İçselleştirilmiş Kapitalizm Nedir?

Kapitalizmin sürekli daha çok kazancı, daha çok kârı, daha çok verimliliği hedeflediğini biliyoruz. Bunun gerçekleşmesi için sadece ekonomik sistemler yeterli olmuyor. İnsanların ta içlerine kadar işleyen bir yapıya ihtiyaç var. İşte tam da bu noktada, insanların kapitalizm ilkelerini içselleştirmelerine ve hayatlarını buna göre sürdürmelerine içselleştirilmiş kapitalizm diyoruz.

Eyvah! Kapitalizmi İçselleştirdim Mi?

Yaşadığımız hayat tarzını göz önüne aldığımızda kapitalizmi içselleştirmiş olmamız çok da şaşırtıcı değil. Peki bunu nasıl ölçeceğiz? Bu “hastalığın” da tıpkı diğer hastalıklar gibi belirtileri var. Kendinizi birazdan anlatacağımız sorular ışığında hesaba çekmeniz işe yarayabilir.

Meraklısına İçselleştirmiş Kapitalizm Testi!

İlk soru: Kendi değerimi yaptığım işlere göre mi belirliyorum?

İkinci soru: Çalışmak yerine dinlenirken kendimi suçlu hissediyor muyum?

Üçüncü soru: Hayattaki hedefin kendini verimli kılmak mı?

Dördüncü soru: Mutluluğun ancak çok çalışmayla sağlanacağını mı düşünüyorsun?

Beşinci soru: Sağlığını, işin ve kariyerinden geride mi tutuyorsun?

Eğer bu sorulardan 3’ten fazlasına evet cevabı veriyorsanız içselleştirilmiş kapitalizmden muzdarip olmanız işten bile değil.

Öz Değeriniz = Verimliliğiniz Değildir

Kariyer, başarı, çalışma hayatı, sosyal medyada gözler önünde yaşanmaya başladığından beri birbirimizi tanımlarken çalıştığımız işleri veya projeleri söylemeye başladık. O kadar ki bahsettiğimiz kişinin duygularının, ahlakının ve düşüncelerinin yaptığı iş yanında çok da bir önemi kalmadı. Bu da birçoğumuzu “Öz değerim=Verimliliğim” yanılsamasına sürükledi. Ne kadar çok çalışıyorsak o kadar değerli olduğumuzu düşünüyoruz. Bu yüzdendir ki hafta sonlarını bile dolduran, ailemize vakit ayırmak bir kenara, nefes almaya bile zaman bırakmayan programlar çizmeye başladık. Saatlerimizi gösteren bloklar tek tek doldu. Halbuki bizi tanımlayan o kadar çok şey var ki. Yaptığımız işlerin yanında karakterimiz, ahlakımız, insanlarla ilişkilerimiz, sevgilerimiz ve öfkelerimiz de bizi tanımlıyor. Verimliliğimiz bunların arasında sadece bir madde. Değerimizi, kendimize ve çevremize davranışlarımız ve saygımız belirliyor.

Dinlenmeye Hakkım Yok

Rekabetle dolu çalışma dünyasında günceli yakalamak ve yarışta önde kalmak oldukça zor. Bu yüzden birçoğumuz çok sıkı çalışıyoruz. Dürüst bir şekilde çalışmanın değeri paha biçilemez. Ancak insan olduğumuz için dinlenmeye ihtiyaç duyuyoruz. Beynimizin, vücudumuzun ve ruhumuzun dinlenme çağrısına kulak vermeliyiz. Çünkü dinlenmedikçe çalışmak da keyfini kaybedecek. Ve bir süre sonra kendimize çok yüklendiğimiz için hiçbir şey yapamaz hale geleceğiz. Dinlenirken kendinizi suçlu hissetmeyin. Çalıştığı iş ne olursa olsun dinlenmek herkesin hakkı!

Başarısızlığımın Sorumlusu Ben Miyim?

Başarıları konuştuk peki ya başarısızlıkları nereye koyacağız? Kapitalizmin birey odaklı bakış açısına adapte olduğumuz için başarımızı da başarısızlığımızı da kendimizden biliyoruz. En ufak yanlışımızda kendimizi bu kadar suçlamamızın nedeni de bu. Halbuki başarımızı da başarısızlığımızı da etkileyen birçok faktör var. Doğduğumuz aile, içinde bulunduğumuz çevre hatta sahip olduğumuz fiziksel ve mental özellikler çoğu zaman üzerinde çok da etkimiz olmayan faktörlerdir. Bu yüzden başarısızlıklarımızı analiz ederken gerçekçi olmanın yanında kendimize de insaflı yaklaşmalıyız. Başarıların da başarısızlıkların da tamamı bize ait değil.

Sürekli Sonuç Odaklı Olmak ve Süreci Kaçırmak

Kapitalizmle iç içe yaşadığımız hayatımızın bizim üzerimizdeki büyük etkilerinden birisi de sürekli sonuç odaklı olmak. Herhangi bir iş yaparken hatta hobilerimize vakit ayırırken veya ailemizle zaman geçirirken sürekli sonucunu düşünüyoruz. Acaba çocuğuma ayırdığım bu 2 saat ileride onun başarılı olması sağlayacak niteliklerle dolanmasını sağlar mı?  Veya edindiğim yeni hobi, dikkat süremi arttırıp kariyerime olumlu etki yapar mı?

Belki de yapmamız gereken arkamıza yaslanıp anın ve sürecin keyfini çıkarmaktır. Çünkü süreçte de en az sonuç kadar güzel anlar saklı.